Avrupa’nın küçük ölçekli çiftçi aileleri dünyanın diğer kısmıyla aynı baskılara maruz kalıyor. Onların durumuna hükümet politikaları da ilave bir yük oluşturuyor. Toprak Atlasından bir makale;
Avrupa Birliği’nde tarımın yapısı hızla değişiyor. Tarlalarını terk eden küçük çiftçilerin sayısı artarken birkaç büyük çiftlik daha da büyüyor. 2000-2010 yılları arasında AB’deki çiftlik sayısı %28 oranında düştü ve bu eğilim halen devam ediyor. Bu değişim sadece piyasanın yönlendirmesi ile gerçekleşmiyor elbet. Durumu körükleyen iki hükümet politikası var: AB tarım teşvikleri ve eski Doğu Bloğu ülkelerindeki toprak politikası.
Her yıl Avrupa Birliği 55 milyon euroyu, yani toplam bütçesinin %45’ini tarım teşviklerine ayırıyor. Bu rakam tarım yapılan bölgelere göre değişkenlik gösteriyor, hektar başına yıllık 300 euro civarı ödeniyor. Almanya’nın doğusunda yaklaşık 30.000 hektar alanda faaliyet gösteren KTG Agrar gibi büyük bir şirket için bu, yıllık 9 milyon euro prim ödemesi almak demek. Yeni AB üyelerine hektar başına daha az teşvik veriliyor ama bu oranların önümüzdeki yıllarda birbirine yaklaşacağı tahmin ediliyor. Teşvikin arazi miktarına endekslenmesi AB bölgesinden büyüklük açısında ilk %1’e giren tarım şirketlerinin toplam teşvik miktarının %30’unu alması anlamına geliyor. İlk %20 ise bu teşvikin %85’i gibi büyük bir kısmını hasat etmiş oluyor.
Bu durumun bir anda değişmesi mümkün değil. Son yapılan reformlar 2015 yılında uygulanmaya başlanacak ve tek bir çiftliğin alabileceği toplam primi sabitleyecek. Fakat Almanya bu yeni kuralı uygulamayacağını açıkladı. Diğer bazı düzenlemelere göre gelecekte 1000 hektarın üzerindeki çiftliklerin alacağı destek, 2014 yılında aldıklarına göre %1-2 oranında az olacak. Fakat büyük çiftlikler hektar başına daha az insan çalıştırıyor ve yılda işçi başına 150.000 euroya kadar teşvik alabiliyorlar. Buna karşılık ortalama bir küçük çiftlik yılda 8000 eurodan az destek almış oluyor.
Bu eşitsiz dağılımı düzeltme yönündeki pek çok girişim başarısız oldu. Bunlardan biri 2002 yılında AB Komisyonu tarımdan sorumlu üyesi Franz Fischler ve halefi Mariann Fischer Boel’in başını çektiği girişimlerdi. İki komisyon üyesi de bu düzenlemelerin Almanya’nın doğusunda toplamı yaklaşık 1500’ü bulan büyük çiftlikler tarafından başarısızlığa uğratıldığını belirtiyor. Bu şirketler Alman Çiftçi Birliği’ndeki nüfuzlarını kullanmış, yerel eyalet hükümetlerini ve Almaya federal hükümetini etkileyerek reformun Brüksel’de durdurulmasını sağlamıştı. Bu lobi faaliyetinin başarılı olmasının bir başka sebebi Avrupa Komisyonu’nun, Almanya’nın doğusunda yaygın olarak yapılan sanayi tipi tarımsal üretimi Avrupa’nın gelecekte uygulayacağı tercih edilen bir model olarak görmesiydi.
Eski Doğu Bloku ülkelerindeki Sovyet mirası, toprak politikalarını etkilemeye devam ediyor. Lenin zamanında ortadan kaldırılan taşra kurumları ve millîleştirilen çiftlikler dev şirketlerin kurulmasını sağlamış. Küçük üreticiler marjinal hale gelmiş. Bunun tek istisnası çiftçilerin bu kollektifleşmeye direndiği Polonya olmuş. Sosyalist kadrolar 1989 devriminden sonra dahi etkilerini yitirmiş değil. Kollektiflerin yerini alan şirketler hâlâ toprağı kontrol altında tutuyorlar. 1990 yılında Doğu Almanya’da çiftlik arazilerinin %40’ı devlete aitti. Bu toprakları idare etme görevi verilen devlet kurumları ise arazileri sadece ve özellikle eski doğu Alman elitlerinin himayesindeki büyük şirketlere devretti. Bunların büyük kısmı şu an satılmış durumda.
Almanya’da ticari çiftliklerin sadece %0.66’sı toplam tarım arazisinin %20’sini kontrol ediyor. Bu şirketler ortalama 1392 hektar alanda faaliyet gösteriyor ve neredeyse tamamı Almanya’nın doğusunda yer alıyor. Buna karşın Almanya’nın batısındaki Aşağı Saksonya’da toplam arazisi 1000 hektarı geçen sadece 10 şirket var. Komşu Kuzey Ren-Vestfalya’da ise bu sayı sadece 4.
İstatistikçiler tarım arazisi mülkiyeti konusunda %20 oranını bir eşik olarak alıyor. Bulgaristan’da en büyük %0.04, tarım arazisinin %20’sini kontrol ediyor, şirket başına 3128 hektar araziyi idare ediyorlar. Macaristan’da şirketlerin %0.44’ü şirket başına 3164 hektarla faaliyet gösteriyor. Slovakya’da ise aynı oranlar %0.14 ve 3934 hektar. Polonya dışındaki diğer Doğu Avrupa ülkelerinde rakamlar hep birbirine benziyor. Fakat bu ülkelerdeki çiftlikler görece küçük çünkü boyutu 10 hektar ve altındaki çiftlik ve geçimlik tarım birimi sayısı oldukça fazla. Çiftlikler küçük kalmış çünkü 1990 sonrası özelleştirme başladığında önceden millileştirilmiş olan o topraklara erişilememiş.
Buna karşılık Orta ve Batı Avrupa’nın pek çok ülkesinde küçük çiftlikler varlığını sürdürüyor ve mülkiyet çeşitlilik gösteriyor. İngiltere ise bir istisna. Ülkede hatırı sayılır miktarda büyük çiftlik ve ciddi bir taşralı orta sınıf var. Toplam tarım arazilerinin yarısı, büyüklüğü 20 ile 200 hektar arasında değişsen çiftlikler tarafından yönetiliyor. Doğu Avrupa’da çok az sayıda orta boy çiftlik yer alıyor.
Dev yüzölçümü olan ülkelerde ise yeni bir olgu ortaya çıkıyor: tarım arazilerinin dışarıdan gelen yatırımcılara satılması. 2007-2008 finansal krizinden bu yana tarım arazileri çekici bir yatırım aracı haline geldi. Pek çok büyük, yanyana arazi ve tarım işletmesi satıldı. Bu trend henüz mülkiyeti çeşitlilik gösteren Batı Avrupa’yı etkilemiş değil ve bu durum doğudaki ile tam bir tezat oluşturuyor. Örneğin Romanya’da, dışarıdan gelen yatırımcıya yapılan satışlar o kadar arttı ki, 2014 yılında Budapeşte hükümeti geçirdiği yeni yasalarla 30-100 hektar arası orta boy çiftlikleri desteklemeye başladı. Fakat bu arada AB tarım teşviki sistemi de birkaç ufak değişiklikle 2020 yılına kadar uzatılmış oldu.
----------------------------------
Kaynak bilgisi:
s.44 f.: Eurostat, Önemli tarım değişkenleri, series ef_kvaareg, http://bit.ly/11E5OUS.